4 Kasım 2015 Çarşamba

İŞTE BENİM MİRAS HİKAYEM





Hepiniz mutlaka bir miras hikâyesi dinlemiş ya da okumuşsunuzdur. Bizlere dedelerimizden kalan onlara da büyük büyük dedelerinden kalan o eserler elbette çok kıymetlidir. Hal böyle olunca mirasın hikâyesi de ayrı bir önem taşır. 






Sevgili öğrencim Esra Aydın çok güzel bir miras hikâyesi yazdi. Hikâyesinde, bizlere başından geçen heyecanlı bir olayla  miras yolculuğunu anlattı. Çok beğendiğim bu hikâyeyi önce sınıf içinde okuduk, değerlendirdik. Ardından Turkiye'nin en çok okunan çocuk dergisi Gonca' ya gönderdik. Uzun ve heyecanlı bekleyişin ardından çok beğendiğiniz bu hikâyemiz dergide yayınlandı. Sizler de  böyle güzel hikâyeler yazıyorsanız  hiç vakit kaybetmeden yazılarınızı dergiye  gönderin. Üstelik Gonca dergisi her yıl hikaye yazma yarışmasi da düzenliyor. Bu yılın başvuruları ise şimdiden başladı bile.

 Hikayemizi ister dergiden isterseniz buradan okuyabilirsiniz. Sevgili öğrencim Esra'yı tebrik eder, Gonca dergisine şükranlarımı sunarım. 

3 Kasım 2015 Salı

GONCA DERGİSİ RESİM VE HİKAYE YAZMA YARIŞMASI

 Bu yıl 14.sü düzenlenen Gonca dergisinin hikâye ve resim yarışmasına başvurular şimdiden başladı.


 Her ay farklı bir içerikle evlerimize konuk olan çocukların hatta itiraf edeyim bazı yetişkinlerin favori dergisi yine yarışmalarıyla karşımızda. Gonca dergisi öykü yazmayı seven, resme yetenekli olan çocukların gelişimini sağlamak için her yıl yarışma düzenliyor. 
Artık bir gelenek haline gelen bu yarışmanın heyecanını bilenler iyi bilir. Yaklaşık altı yıldır düzenli olarak  öğrencilerimin katılımını sağladığım bu yarışmada iki kez derece aldık. Birinde Türkiye 1.liği ikincisinde ise Türkiye 4.lüğü derecesini aldık. Birbirinden güzel ödüllerin sahibi olan öğrencilerim aynı zamanda yazma yeteneklerini de keşfetmiş oldular. 

Bu yıl yine hikâye okumayı seven, hikâye yazma kabiliyeti olan tüm öğrencilerimi yarışmaya katılmaya davet ediyorum. Hayatinizda yaşayabileceğiniz en güzel tecrübelerden biri hiç kuşkusuz bu yarışmalar olacak. Derginin internet sayfasından da geniş bilgilere sahip olabileceğiniz yarışmaya son başvuru  5 Ocak 2016. En fazla üç hikaye ile katılabilirsiniz. Arzu ettiğiniz kahramanları konuşturup yepyeni dünyalar oluşturabilirsiniz. Fikir bizden kurgular, hikayeler sizden. 

Herkese başarılar dilerim.

http://www.goncadergisi.com/












8 Ekim 2015 Perşembe

BİR BAŞKA DERGİ YAZIMIZ

KEDİLER NANKÖR MÜDÜR?


Kış mevsiminin yaklaşmasıyla etrafta sokak canlılarına dair farklı bakışlar da artmaya başladı. Bunlardan en çok rastladığımız sevimli, masum ve kalabalık aile yapısıyla dikkati çeken kedicikler. Kedilerle ilgili bilinenler sadece bu kadar değil elbette. Hep söylenir ya kediler nankördür diye. Acaba gerçekten de öyle midir? Bu sorunun cevabını ve daha fazlasını sevgili öğrencim Afife Saba Aydıner YeniBahar Çocuk dergisinin geçtiğimiz aylardaki sayısında vermişti. 

Afife'nin yazısı YeniBahar Çocuk derginde yayınlanarak birçok çocuk okurun da okumasına vesile olmuştu. Yazı için Afife'ye, yayın için de YeniBahar çocuk dergisine teşekkür ederim.   Yazı konusunda çok özel bir ışıl gördüğüm sevgili öğrencimin de başarılarının daim olmasını dilerim.

DERGİ YAZILARIMIZ

EKMEKTEN TATLI DA OLUR!


   Ekmekten tatlı da olur, hem de benim tatlı öğrencim gibi çok da -tatlı- olur. Geçtiğimiz aylarda sınıfımızdayaptığımız bir çalışmanın YeniBahar Çocuk dergisinde yayınlanmasından çok mutlu olduk. 

 Derginin 'şef maydanoz ' bölümüne sevgili öğrencim Berfe Delil bir tatlı tarifi yazıp gönderdi. Tarifi sadece yazmakla kalmayıp yapmak, denemek isteyenler için de adım adım görüntüleyip yazısına ekledi.

     Bu güzel tarif için Berfe'ye, yayın için de YeniBahar Çocuk dergisine teşekkür ederim. Berfe'nin dergide yayınlanan tatlı tarifi şu şekilde;


16 Eylül 2015 Çarşamba

UFUK YAYINLARINDAN ÇIKAN HARİKA KİTAPLAR



Çocuk kitapları deyince akla bin bir çeşit kitap gelir, resimli kitaplar, boyamalı kitaplar, içinde değişik canlıların olduğu kitaplar... Hepsi esasında çocukların okuma alışkanlığına katkı sağlamak için yazılmıştır. Her biri muhatabı olan minik çocukları cezbetmek ve onlara faydalı olmak için birbirinden farklı yöntemler dener. Bu yazımda size Ufuk Yayınlarından çıkan  henüz dumanı üstünde iki kitabı tanıtacağım.



Kitabımızın adı "Ufuk Aslan Kardeşliği". Kitabın adını ilk duyduğunuzda bir kardeşlik hikayesi okuyacağınızı tahmin ediyorsunuz ancak hikayenin nasıl olduğu biraz daha tahminlerin dışında sürprizlerle dolu. Çizgi roman şeklinde olan bu kitabı kısa hikaye olarak da adlandırabiliriz.Kitabın ebatları ve sayfa yapısı diğer çocuk kitaplarından daha farklı. Neredeyse bir solukta okunacak kitabın konusu ise oldukça manidar. Ve kitap kesinlikle okumaya, kütüphanemizde yer almaya değer. Kahramanımız Ufuk kitap boyunca çeşitli maceralar yaşar ve hikaye bu maceralarla gelişir. Daha fazla merak etmenizi dileyerek şimdilik bu kitaptan bu kadar.

Yayın evinden çıkan diğer kitap ise "Ufuk Hayat Treni". Ufuk Aslan Kardeşliği gibi kağıt, çizgi ve baskı kalitesine sahip kitabımız. Burada da kahramanımız Ufuk öyle bir trene biniyor ki... Aldığı bilet ve tren yolculuğu okumaya değer bambaşka bir hikaye olmuş. Yazar Seyit Nur Fethi Erkal ve çizer Hayrullah Kaya bu yolculuğu çok mahirce anlatmış kitapta. Daha fazla beklemeden bir an önce kitabı edinip okumaya başlamanızı tavsiye ederim. Kitaplara Ufuk Yayınlarının internet sitesinden siparişle ya da çeşitli kitapevlerinden ulaşabilirsiniz. İyi okumalar dilerim.


NOT:(Tüm öğrencilerime bu kitaplar tavsiyedir.:))

10 Mayıs 2015 Pazar

Aile Ağacı*

Benim annem bir sevgi çiçeği gibidir. Her zaman beni sever, öper ve koklar.

Annemle ben bir ağacın kökü gibiyizdir. Ayrılmayan kökler gibi... 

Babam ise her zaman sırtımı yaslayabileceğim bir ağacın gövdesi gibi.. Sağlam ve yıkılmayan bir gövde bu... 

Abim de bu ağacın yaprakları gibi, duygulu ve zeki.. O ağlayınca ağacımızın yaprakları dökülür. 

Aslında her aile bir ağaç gibidir. Kimisi çınar, kimisi zeytin ağacı gibidir.



*Aykut Burak KURT, Bakırköy Fatih Koleji / 6-B 

25 Mart 2015 Çarşamba

YENİBAHAR ÇOCUK DERGİSİ

   
   Bir dönemi daha geride bırakarak yarıyıl tatiline girdik. Kendi adıma ve öğrencilerim adına renkli ve heyecan dolu bir  o kadar da faydalı bir yıl geçirdim. Yazar okur buluşmaları, il ilçe yarışmaları derken adeta nefes almaya bile zor zaman bulduk. Tabi bunların  dışında okul içinde yaptığımız seminer, söyleşi ve yarışmalar ve dahası. Beni ve öğrencilerimi bu yıl en çok heyecanlandıran ve fayda sağladığını düşündüğüm etkinlik dergide yazılarımızın çıkmasıydı. Bir dönem boyunca 4 tane yazımız Yenibahar Çocuk dergisinde yerini aldı. Bir denememiz, bir röportaj, şiir ve  bir tane de tanıtım ve başarı yazımız çıktı. Eğitim hayatında ve okuryazarlık alışkanlığının kazandırılmasında dergilerin çokça faydası olduğunu düşünüyorum. Bu bağlamda bu üç yazı öğrencilerimin dünyasında çok farklı yer buldu. Onlara ve Yenibahar Çocuk dergisine teşekkür ediyorum.

 







27 Şubat 2015 Cuma

Ben Yazdım Oldu*

Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi, Düşünen Adam

Merhabalar;

Türkçe dersimizde yaptığımız bir yazı çalışmasından bahsedeceğim sizlere. Öğrencilerimden yaşadıkları mahalle, semt ya da ilçenin isminden yola çıkarak, hayal güçlerini zorlayıp bir "efsane", bir hikaye yazmalarını istedim. Bir birinden güzel yazılar çıktı ortaya. Onlardan bir tanesi de sevgili Yusuf Sadi'nin yazdığı Bakırköy efsanesiydi. Sizlerle de paylaşıyorum. İyi okumalar...  [Emine Kökten]

***

Ben Yazdım Oldu

İstanbul’un en güzel semtlerinde biri olan Bakırköy denize yakındır. Bunun anlamını hiç düşündünüz mü? Burası yani Bakırköy’ün adı hep ‘’bakır’’dan geldiği düşünülür. Olabilir mi? Bence hayır.

Osmanlı devrinde evlenme sorunu olduğu dönemde bir paşa bu durumu kafaya çok takmıştır. Aklına ne çözüm gelse de işe yaramaz. Bu arada şu anki Bakırköy yeri çayırlık olduğundan hiç kimse yoktur. Bunun haberini alan paşa (Bekarların psikolojik sorunlarını çözmek amacıyla) dev gibi bir ruh ve sinir hastalıkları hastanesi sonra da bir çok ev yaptırır. Bekarlara para vererek buraya taşındırmaya karar verir. Ama kafası karışır. Eee kocaman paşa. Daha bir sürü sorunu var. 


Bu görevi yardımcısına havale eder. Yardımcının aklına çok parlak bir fikir gelir. Buraya taşınan bekarlarla bekarlık sorununu çözmeye çalışacaktır. Taşınan bekarlara sorar ama çözemez sonra ilan verir. ‘’Bakir Köy’de bekar çok.’’ diye. Burasının adı böyle söylene söylene Bekar anlamına gelen Bakirköy olur böylece. Zamanla da Bakirköy, Bakırköy'e dönüşür.

"Hiç olur mu öyle şey canım..?!" demeyin sakın. Ben yazdım oldu :)

* Yusuf Sadi Öztopbaş, Bakırköy Fatih Koleji, 7-A

11 Şubat 2015 Çarşamba

BADMİNTON

          
       


Bu hafta öğrencilerimle ata sporlarımızı konu alan bir okuma metni işledik. Bu metinden yola çıkarak öğrencilerime spor dallarını tek tek paylaştırdım. Bu çalışma ile yaklaşık 25 farklı spor dalını öğrenmiş olduk. İlk önce spor dallarının nasıl ortaya çıktığını araştırdık. Ardından bu sporun nasıl yapıldığını kuralları ve malzemeleriyle birlikte öğrendik. Birbirinden güzel çalışmalar ortaya çıktı. Bunlardan en çok beğendiğim ise sevgili öğrencim Ayşe Sena Esen'in çalışmasıydı. Sevgili Ayşe Badminton sporunun ortaya çıkışını kurgulamış. Ve çok güzel bir hikaye yazmış.  Çok beğendiğim bu hikayeyi burada yayınlıyorum. Fiki olması adına istifadenize sunuyorum.


*AYŞE SENA ESEN                                        

     
 Beartard Dükün kızları çok sıkılıyorlardı. Sıkıntıdan koltuklara ters oturuyorlardı. Daha babalarının gelmesine çok vardı. Onlarda çok sıkılıyordu. Zil çalmıştı iki kızda koşarak aşağı indiler kapının önüne geçip “Kim oo?” dediler. Kapının arkasındaki kişi de “Benim.” dedi. Kızlar kapıyı açtılar gelen babalarıydı. Kızlar kendi aralarında ufak bir sevinç dansı yaptılar. Sonra hemen babalarının boynuna sarıldılar ama babaları onlara sarılamadı. Çünkü ellerinde bir sürü poşet vardı. Kızlar heyecanla birbirlerine baktılar ve poşetlere saldırdılar. İçinden ayakkabı, takı veya elbise çıkmasını bekleyen kızlar ufak çaplı bir hayal kırıklığına uğradılar.



     Poşetlerin içinde  iki adet raket ve bir adet de tüylü top vardı.Kızlar soru işaretli gözlerle babalarına döndüler ve aynı anda “Baba bunlar ne?” dediler. Babaları bu tepkiyi beklemiyordu ancak şöyle söyledi “Kızlar evde çok sıkılıyorsunuz diye oynamanız için size oyun getirdim.”dedi.  Kızlar aynı anda “ Bu ne biçim oyun, bu oyunun ismi ne?” dediler. Babalarıysa “Oyunun ismini siz koyun.” dedi Kızlar oyunu unutup isim düşünmeye başladılar.



 Bu oyun Hindistan'da oynanan 'poora' isimli oyuna çok benziyormuş. Kızlar evlerinin badminton isimli odasına gidip oyun için saha hazırlamaya başlamışlar. Oynarlarken babaları odaya girmiş ve demiş ki “Buldum oyunun ismi badminton olsun çünkü badminton odasın da oynuyorsunuz.” demiş. Kızlardan da kabullenir mırıltılar çıkınca oyunun ismi badminton olmuş. M.Ö. 5. yüzyılda Çinliler badminton’ un atası sayılan T. Jian Z. Adı verilen bir oyun oynarlarmış. Aslında benim düşüncem badminton isminin kızlar oyunu sevmedikleri için “bad” yani İngilizce'de   'kötü' anlamına gelen bir isim koymuşlar başına.
  
     İki kişiyle top ve raketle oynanan bir oyundur  badminton. Topun file üzerinden geçip karşı rakip sahaya atılmasıyla bu döngü devam eder.
         *BAKIRKÖY FATİH KOLEJİ 7. SINIF ÖĞRENCİSİ                                                                                       

31 Ocak 2015 Cumartesi

GONCA DERGİSİ KISA FİLM YARIŞMASI


Aylık çocuk dergisi Gonca, Türkiye'nin en çok okunan dergilerinden biri. Dergi, zengin içeriği ve birbirinden güzel hediyeleriyle çocuklar tarafından çok beğeniliyor.




     Her ay farklı içerikle okurlarıyla buluşan Gonca Dergisi yalnızca çocukların değil  ailelerin de takdirini kazanıyor. Ben de her yıl olduğu gibi bu yıl da dergiye abone oldum. Bir Türkçe öğretmeni olarak böyle zengin bir içerikli dergiyi öğrencilerimin de abone olup okumalarını sağladım. Dergide, bilmece, bulmaca, resim boyama, hikaye, dergiye soru sorma vs. gibi birçok bölüm var. Gonca dergisi Türkçe dersinin ve öğrencilerin neredeyse tüm kazanımlarına hizmet ediyor.

       Dergi yalnızca içeriği ile değil yaptığı etkinliklerle de ilgi çekiyor. Her yıl resim ve hikâye yarışması düzenleyen dergi bu yıl da "Teşekkür edecek çok şey var." konulu bir kısa film yarışması düzenliyor. Farklı iki kademede düzenlenen yarışmaya 1.2.3. ve 4. sınıflar kendi aralarında 5.6.7. ve 8. sınıflar ise kendi seviyelerinde katılacak. Yarışmaya bir an önce öğrencilerimle katılacak olmanın heyecanını yaşıyorum. Konuyla ilgilenen herkese tavsiye ederim. Daha ayrıntılı bilgi için derginin sitesinden faydalanabilirsiniz.Yarışmaya son başvuru 8 Mayıs 2015.

www.twitter.com/goncadergim

29 Ocak 2015 Perşembe

EĞİTİM TEKNOLOJİLERİ ZİRVESİ



Geçtiğimiz yıl  3 Haziran 2014 tarihinde eğitim alanında güzel bir çalışmaya imza atıldı. Her geçen gün yeni çalışmaların yapıldığı eğitim dünyasında bir o kadar daha eksik ve gedik kalan noktalar devam etmekte. Her bir çalışma ile yetişen neslin elinden tutmak amaçlanmaktadır. Bunun yanı sıra yaşadığı çağı bilen, gereklerini uygulayan nesiller de bir yandan gelmekte.
Tüm bu gelişmeler elbette teknoloji alanında nasibini en büyük payıyla alıyor. Biletix'ten aldığım biletle ben de bu çalışmada yer almak için yola düştüm. Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa kampüsünde gerçekleştirilen zirvede birçok eğitimci bir aradaydı. Sabahtan aksama kadar devam eden zirveye alanında çok basarili konuşmacılar katildi. Yenilikler ve gelişmeler paylaşıldı. Bu yıl ikincisi düzenlenecek zirveye bu sefer Bahçeşehir Üniversitesi ev sahipliği yapacak. Bir an önce biletimi alıp zirvede yer almanın heyecanını yaşıyorum. Özellikle eğitimle ve teknoloji ile yakından ilgilenen herkese #ETZ15'i tavsiye ederim.










https://www.youtube.com/watch?v=XlIUWdmZSgo

http://www.egitimteknolojilerizirvesi.com/

28 Ocak 2015 Çarşamba

İSTANBUL'DA YAŞAMA SANATI

İstanbul... Yaşadığımız bu güzel şehir. Her yanıyla ayrı bir incelik ayrı bir estetik dolu. Yuz yillarca farklı farklı medeniyetlere beşiklik yapan bu güzel şehirle ilgili çokça yazı yazılmış, şiirler okunup, şarkılar bestelenmiş. Kimi zaman resimlerde dile gelmiş İstanbul kimi zaman da bir filmin ilham kaynağı olmuş.
 İstanbul'la ilgili bir o kadar da yazılan kitap var. Bu yazımda bu kitaplardan okuyup çokça beğendiğim bir tanesinden bahsedeceğim. Haluk Dursun'un yazdiğı 'İstanbul'da Yaşama Sanatı' adlı kitap müthiş bir dil inceliğine ve güzelliğine sahip. Konuların ve gezilecek yerlerin bölüm bölüm yazılması kitabin ve İstanbul gibi bir şehrin anlatımını kolay kılmış.  Tarihi yerleri, yenilecek yemekleri, ziyaret edilecek güzergahları ayrıntılarıyla anlatılmış kitapta. Ben yalnızca kulakta küpe kalıp aynı zamanda mutlaka gidilmelidir diyerek birkaç yeri sunuyorum.  Kitabi okuma ve bu bilgi tufanına sahip olmanızı özellikle tavsiye ediyorum.




1.Rüstem Pasa Cami ve Medresesi
2.Hünkar Kasrı
3.Hidayet Cami
4.Nalli Mescit
5.Alay Köşkü
6.Haci Beşir Ağa Cami
7.Talat Paşa Konağı
8.Su Terazisi
9.Firuz Ağa Cami
10.Haseki Hürrem Hamamı
11.Cedid Mehmet Efendi Medresesi
12.Yeşil Ev ve Soğuk Çeşme Sokağı
13.İbrahim Paşa Sarayı(Türk İslam Eserleri Müzesi)
14.Hadım İbrahim Paşa Cami
15.Kara Ahmet Paşa Cami
16.İvaz Efendi Cami
17.Fındıklı Molla Çelebi Camii
18.Piyale Paşa Cami
20.Zal Mahmud Cami ve Sokullu tekkesi kadırga
21.Kılıç Ali Paşa Cami
22.Şehzade Paşa Cami
23.Üsküdar Selimiye Camii
24.Hırka-i Şerif
25.Atik Valide Cami
26.Kariye Camii
27.Kanije Sokağı
28.Çinili Köşk
29.Nafi Baba Tepesi
30.Şeyh Nevruz Tekkesi
31.Yahya Efendi Dergahı
32.Erguvanları izlemek için Ali Saib Efendi Korosu
33. Enver Pasa Yalisi
33.Özbekler Tekkesi
34.Kanaat Lokantası
35.Sünbül Efendi Dergahi

2 Ocak 2015 Cuma

CANLI BESLENMESİ


Bu  hafta Türkçe dersinde öğrencilerimden bir icat yapmalarını veya mevcut bir icadı geliştirerek yazmalarını istedim. Sevgili Anıl Dervişoğlu'nun hayvanlar için düşündüğü o güzel icadı.



Günümüz icatlarını düşünürsek mucitler birçok alet yani icat yapmıştır ve bu icatlar insanoğlunun çok işine yaramıştır. Mesela dürbün, gemicilerin; gözlük, uzağı ve yakını göremeyenler için çok önemlidir.

 Ben de böyle bir icat yapmak isteseydim, hayvanlar için yapardım. Çünkü hayvanlar da bizim önemli kaynaklarımızdan biri. Örneğin tavuktan yumurta, inekten süt, koyundan da yün alıyoruz. Bunu düşünerek bir proje yapsaydım herhalde hayvan beslenmesi hakkında yapardım.

Birkaç boruyu aralık kalmayacak şekilde birbirine takardım. Bundan beş tane yaptıktan sonra hepsinin ucu birbiriyle aynı yönde olacak şekilde yan yana, tahta bir düzlüğün üstüne koyardım. Boruların bir ucuna su akıtacak şekilde bir musluk, diğer ucuna ise tas koyardım. Günde belirli aralıklarla musluğu açar ve yine belirli aralıklarla kapatırdım. Bu durumda hayvanların su ihtiyaçları karşılanmış olurdu.


İnsanlar kendileri dışında başka canlıları da düşünülmelidirler. Bunlar kimi zaman hayvan, kimi zaman bitki olabilir. Eğer siz de isterseniz bir icat yapabilir, hatta mucit olabilirsiniz.