1 Mayıs 2014 Perşembe

Doğum ve Anne


 
EMINE KÖKTEN 

Dokuz ay 10 günlük bir sizlanisin ardından dünyaya gözlerini açmıştı anne. Bir bebegin gözüyle bakıyordu artik hayata.Onun nefesiyle soluyup onun hisleriyle anlamlandırıyordu her şeyi.
Onunla beraber yeniden doğmuştu kadın. Baba yeniden can bulmuştu evladıyla. Hele tebessümleri, ağlamaları bir başka şeydi onlar için. Tarifi ne mümkün? Yanlarından ayirmadiklari, koklamaya doyamadiklari bir evlatları vardı artik. Candan içre canları yaşamaya değer bir sebepleri... Anne olmak baba olmak... Evlat sevincini yasamak. Bebeğin büyümesi, yürümesi, konuşması, ilk kelimeleri, ilk adımları, ilkokulu, ortaokulu derken ömür işliyordu bi saat gibi ve yetiştirmeye çalışıyordu yolculuğunu. Yolcularıni... Mezun olacaktı iki ay sonra çocuk... Anne yıllar önceden ilk tebessumden kurmuştu bile bu hayali 'oğlum mezun olacak kızım gelin olacak' iftihari ilk tebessümde doldurmuştu göğsünü. Nerden bilecekti anne gunlerinin sayılı olduğunu ve nasıl anlayacaktı evlat anneyi o yaştayken... 'Anne' olunca, 'baba' deyince evladı ona, yanacaktır yüreği huzunlencekti... Kalbi sancı dolacakti..Hatırına annesi gelecekti. Annesinin sevinci, hüznü canlanacakti gözlerinin önünde. O gün fark etti çocuk anneligi. Anne olunca, evladının her 'anne' deyisiyle anladi annesini. Anne sen bunları görmedi.. Meğer ne büyükmüş insandaki annelik hissi, babalık sevgisi anne bebeğim oldu bugün; doğumunu da ölümünü de yaşamını da anladım bugün anne....

Merhume Hatice  Yılmaz ve Didem Düzgün Hanımefendilere ithaf olunur...